YAR.DOÇ.DR.YALÇIN ÖZALP
 
  Ana Sayfa
  BENİM YAZDIKLARIM
  BENİM İÇİN YAZILANLAR
  SİZCE NEKADAR DOĞRU
  K.MARAŞ TARİHİ VE MADALYA
  => ESERLERİM
  İletişim
  Ziyaretçi defteri
  Saklı sayfalar
  Haberler
K.MARAŞ TARİHİ VE MADALYA
MADALYANIN MANEVİ DEĞERİ
 
                                                                                  ŞEVKET BULUT
 
 
 
Tarihçi Yalçın Özalp’in yaptığı araştırmalardan anlaşıldığına göre, bir şehre madalya verilmesi, ender rastlanan olaylardandır. Maraş şehri haricinde sadece Malta adasına ve 1942 yılında İngliz Kralı tarafından madalya verildiğini öğreniyoruz.
            yalçın Özalp’ın belittiği gibi. Kahramanlık gösteren şehirlere madalya verme geleneği olsaydı. Osmanlı topraklarının tümü madalya ile donatılırdı... salında islamiyette kahramanlık göstermenin müfakatı gazilik, can vermenin karşılığı da şehitliktir... ‘’ gazilik’’ ve ‘’Şehitlik’’ ten daha büyük rütbe olamaz. Şehre rütbe veya nişan vermek de, biraz gelenek dışıdır... Ancak, Kahramanmaraş şehrinin özel madalya ile tahlif edilmesinin kendine has bir özelliği olsa gerektir....Bizce bu madalya, bir semboldür. Tüm kahramanlar adına, onların aziz hatıralarını yaşatmak amacıyla verilmiştir...Eğer bütün kahramanlara ayrı ayrı madalya verilecek olsaydı, o günkü idarecilerin başına çok büyük rakkam çıkacaktı...Öyle ise ne yapmalıydı, bütün şehit ve gazilerin hatırasını yaşatmak amcıyla ve şehir adına bir madalya verilmeliydi...Bu pratik düşünce tarzı ki, ortaya yeni bir gelenek koymuş oldu....
Kahramanmaraş halkının milli mücadeledeki göstermiş olduğu kahramanlık ve fedakarene gayret niçin önemlidir ?  Her işde, her davranışta ilk adım daima önem taşır... Milli mücadelenin ilk çıngısıda Maraş’ta parlamıştır... Düşmana boyun eğemek, düşmana karşı direnmek fikri, ilk defa bu mübarek şehirde tahakkuk etmiştir... Kendi malından, kendi canından fedakarlık yaparak düzenli bir devletin askerlerine karşı koymak, kafa tutmak basit bir davraanış değildir...
            kahramanmaraş’ın coğrafi konumuda çok büyük önem taşır.... burası bir üst durumundadır... Kahramanmaraş’ı elinde tutan güçlü bir kuvvet, taa Suriye, emen, Filistin gibi önem taşıyan Arap topraklarını elinde tutar.... Batılı devletler, ortadoğunun ne kadar önem taşıdığını taa o günlerden biliyorlardı... Zengin petrol kaynakları muhakkak ki dikkatlerini çekmişti...Lavrensin göstermiş olduğu beşinci kol çalışmaları, araplarla aramızı açmak için ekilen nifak tohumları vasfı vardı...Ortadoğunun lideriydi....
            Türk islam ülkeleri Osmanlı İmparatorluğuna manevi bir bağ ile bağlıydı... Bu otoriter gücün ortadan kaldırılması gerekirdi....Bunun için Maraş ve çevresinin Türklerden koparılması gerekirdi. onların tahayyül ettiği sınır toroslar-Amanoslardı... Maraş-İslahiye-antep topraklarını Suriyenin bir devamı sayıyorlardı....Yahut hesaplarına böyle geliyordu... Lozan’da Güney ve Güneydoğu sınırlarının çizilmesi esnasında, böyle bir kolaylıkla karşılaşakcaklarını hiçde ummuyorlardı... O günkü idarecilerin gizli arap korkusu, batılıların ekmeğine yağ sürdü... Lübnan, Şam, Halep, Kerkük gibi özbe öz Türk topraklarını bizden kopardılar... öyle acı bir tesadüf ki, petrol yatakları sınırlarımızın dışında kalıyordu... ‘’ Ne Şam’ın şekeri, Ne Arabın Yüzü’’ Atasözünün bir batılı misyon tarafından uydurulmadığını kim ispat edebilir.?
 
Bugün bile, islam ülkeleri ile biraz dirsek temasına girsek, batılılar hemen vahim kuşkuya kapılır... Araplarla aramızı açmak için elinden gelenleri geri koşmazlar... Çünkü Türkiye’nin Ortadoğuda halen lider pozisyonu taşıdığını biliyorlar... eğer islam ülkeleri, ticari alışverişini bizimle yapsınlar, iki yıla kalmaz. kalkınırız... araplar, bizden su alsalar dahi, önemli bir gelir kaynağı kazanmış oluruz.
            Maraş ve çevresinin Türkiye cumhuriyeti sınırları içinde kalması, Yüce Allahımızın lütfudur... Üs durumundaki bu topraklar, uzayıp giden arap ülkeleri ile diyalog kurmamızda 
bir köprü vazifesi görecektir... Eğer Gavur dağları aramızdaki sınır olmasaydı. arap ülkelerine kucak açmaya müsait bir pozisyondayız. arap, bize, biz Araba koştuğumuz zaman önümüzde koca dağlar engel olmayacaktır... Madem din kardeşiyiz, madem acı-tatlı hatıralarımız var.... Madem müşterek bir tarih ve kültür mirasına sahibiz... Ergeç kucaklaşacağız... Batılılar isede, istemese de, Türkiye OrtaDoğudaki eski rolünü yeniden yüklenecektir...
            İşte Maraş mücadelesi bu günleri, yarınları için önem taşır... Halep gibi sessiz bir teslimiyet içinde olsaydı, belki de bugünün haritası değişik olurdu... Hatay’ı bile, Maraş mücadelesine borçluyuz... Maraş’ta Fransızın gözünün kirişi kırılmasaydı, mümbit topraklar topsuz- tüfeksiz bize teslim eder miydi? güney sınırımız çizilirken Maraşlıların direniş gücü çok büyük rol oynamıştır....Madalya, bu bakımdan önemlidir ve yarınlarımıza ışık tutan kutsal bir remizdir....


MADALYA
YALÇIN ÖZALP
 
 
         Tarihimizin bilinen bütün safhasında özellikle savaş meydanlarında yararlık gösteren kişiler çeşitli şekillerde daima taltif edilmiştir.
         Orta Asya tarihimizde bu konuya ilişkin bilgiler DEDE KORKUT hikayelerinde görülür. Bu hikâyelerden anladığımıza göre kişinin ad alabilmesi için yiğitlik göstermesi gerekirdi. Yoksa adsız kalırdı. Ad’ını alan her Türk, aldığı (veya verilen) ad’a lâyık olabilmek içinde bütün gayreti ile çalışırdı. İçinde bulunduğu cemiyet ona ad’ına lâyık olduğu nispette değer verirdi.
         Yağı “düşman” ile yapılan savaşlarda öldürülen yağıların sayısı itama ile tespit edilirdi. İnanışa göre herkesin öldürdüğü yağılar Âhret’te o kişiye hizmetle mükellef olurlardı. Bu için her ölenin mezarının başına öldürdüğü yağıların heykeli dikilirdi. Bu heykellere babal (balbal) derlerdi.
         Bütün tarihimiz boyunca vatanı için çalışanlara gereken ilgi en güzel şekliyle gösterilmiştir. Selçuklu ve Osamanlı devirlerinde savaşlarda yararlılık gösterenler toprak ve mülkle, unvan ile taltif edilmiş ve ıkta sisteminin vücuda gelmesine sebep olmuşlardır. Hem toprağın işlenmesi hem de yapılan hizmetin takdir edilmesi devletin büyüme ve gelişmesinin temel unsurlarından biri olmuştur. Yapılan hizmetler tuğ, sorguç, davul, teber veya bunlara mümasil nesnelerle taltif edilmiştir.
         Bu günkü anlayışımızda ki madalya ve nişan Üçüncü Sultan Selim zamanında kullanılmaya başlanmıştır.
         İlk olarak 1801 yılında ‘’ Hilâl nişanı’’ ihdas edilmiştir.
         Osmanlı İmparatorluğunun çöküş devrinde nişan verme işi de diğer müesseseler gibi tefessüh edip bozulmuş ve padişahların bol keseden ihsan ettikleri bir nesne hâline gelmiştir. Bunlarda n en önemlileri şunlardır.
-          Tasvir-i Hümayyün nişanı
-          Padişah nişanı
-          Sadaret nişanı
-          Kaptan paşa nişanı
-          Bilâd-ı Hamse Mevleviyet nişanı
-          Binbaşı nişanı
-          Nisan-ı iltifar
-          Nişan-ı imtiyaz
-          Mecidî nişanı
-          Mürasan mecidî nişanı
-          Abdulaziz Nişanı Al imtiyaz
-          Nişan-ı Osmanî
-          Sultan Abdulhamid şefkat nişan-ı
-          Hanedan-ı Âli Osman nişanı
-          Marif nişanı
-          Madalya-i Âli sanayi
-          Hute-i Yemeyine muharebesi nişanı
-          Bosna muharebesi nişan
-          Nişan-ı iftihar ( Sivastopal harbi )
-          Girit madalyası
-          Plevne madalyası
-          Rusya madalyası
-          Silitre madalyası
-          Kars muhaberesi madalyası
-          İşkodra madalyası
-          Berriyet’ül Şam ve Kol’ay-ı Akka
-          Karadağ muhaberesi nişanı
Yukarda isimlerini saydığımız ve saymadığımız bu madalyalar Cumhuriyetin ilânına kadar kiminin gögsünde padişah lutfü olarak takılırdı. 12 Aralık 1923 günü çıkarılan kanunla hepsi kaldırıldı. 

MARAŞ HARBİNİN 22 GÜNÜ          
                                                               Yalçın ÖZALP
 
            21 Ocak 1920 Çarşamba : Bertiz çeteleri Ahır Dağından harekete geçerek Kışla’yı sıkıştırmaya başladılar. Düşman, çetelerimizi top ve tüfekle taradı. Vaziyet diğer çetelere ve Kılıç Ali’de Sivas’a bildirdi. Top ve makinalı tüfeklerin yağmur gibi yağdığı şehirde sanki hayat bitmişti. Bu gün Türkler için kapkara bir gün oldu.
                22 Ocak 1920 Perşembe: Bu durum karşısında Maraşlı’lar birbirleriyle irtibat bile kuramıyorlar. İrtibatın sağlanması için evlerin duvarları delinmeye başladı. Maraşlıları yıldırmak isteyen Fransızlar müthiş bir bombardımana geçtiler. Hapishanedeki mahkumlara silah dağıtıldı ve serbest bırakıldılar.
            23 Ocak 1920 Cuma : Bertiz köylerinden yardıma koşan Kuvâ-yı Milliye şehrin batı tarafını kuşatan Fransız kuvvetleriyle akşama kadar yapılan çarpışmalar sonunda kısmen geri mevzilere çekildiler. Evine gitmekte olan Maraş Ceza Reisini Ermeniler şehit ettiler. Ceset alınamadığından üç gün sokakta kaldı.   
            24 Ocak 1920 Cumartesi : Abarabaşı kilisesi ile karargâhın irtibatının kesilmemesi halinde Kayabaşı cephesinin düşeceğini anlayan Karakızoğlu Muhittin Bey, evini, gaz dökerek yaktı. Çıkan yangın sonucunda Müslüman ve Ermeni evleri yandı. Yenicekale’den 260 kişilik Kuvvet, Bertiz kuvvetine takviye verildi.
            25 Ocak 1920 Pazar : Maraşlı’nın talihi dönmüştü, başarı üstüne başarı kazanılıyordu. Türk çeteleri Alman eytamhanesine saldırarak, binaya yanan paçavra attılar. Açılan top ateşi yüzünden geri çekilmek zorunda kaldılar.            
            26 Ocak Pazartesi : Çok güç durumda kalan Kayabaşı cephesine takviye olarak Pazarcık Jandarma Komutanı Yzb. Ramazan ve kuvvetleri gönderildi. Diğer mahallelerde sokak üstünlüğünü sağlamak ve çetelere maneviyat vermek için Elbistan Jandarma Komutanı Ahmet Muhtar Nakıpoğlu ve diğer kuvvetler takviye olarak gönderildiler.
            27 Ocak Salı : İslahiye’den gelen düşman kuvvetlerini çeteler Karaçay’da durdurdular. Evliya Efendi kuvvetleri, Kanlıdere’den Kışlaya çıkan yol üzerindeki Ermeni evleri ile Abarabaşı,Şekerdere Zimyan mahallesinde ki Ermeni evlerini kâmilen yaktılar. Sivas’tan gönderilen Makinalı Tüfek Zabiti Ahmet Hamdi Efendi, Nahırönü mevkiine tayin edildi.
            28 Ocak 1920 Çarşamba : Evliya Efendi baskınlarına devam etti. Bazı Ermeni mahallelerindeki Ermeni evleri imha edildi ve içindekiler esir edildi. Kılıç Ali Bey, General Karet’e şu ültimatomu verdi : ”Kumandan Efendi, 24 saat içinde ateş kestirip teslim olduğunuz takdirde hiç bir tecavüze uğramadan Adana’ya kadar avdetininizi temin ederim. Aksi halde dökülecek kanlardan siz mesulsünüz.”   
            29 Ocak 1920 Perşembe : Millî Kuvvetlerin cephanesi hiç kalmamıştı. Baskın ile ele geçirilen cephane de kâfi gelmiyordu. Malatya’dan gelen cephanenin dört sandığı bir hain tarafından açılarak yerine taş ve kum ile doldurulmuştu. Bu durum Maraşlı’ları fazlası ile üzdü.
            30 Ocak 1920 Cuma : Tekke kilisesindeki Ermeni ve Fransızlar, Evliya Efendi ve Çeteleri tarafından sarıldılar. İçeriye atılan bir bombanın çıkardığı yangın sonucunda kaçışan Ermeniler’in tamamı ................ Bu çatışmalarda Göllülü Yusuf Çavuş şehit edildi.         
            31 Ocak 1920 Cumartesi : Fransız ve Ermeniler akla hayale gelmedik mezalimler yapıyorlardı. Ellerine geçirdikleri kadınlara-kızlara tecavüz ederek pis emellerine ulaşıyorlardı. Millî kuvvetlerin baskını sonucu Tuzhan’da bulunan düşman kuvvetleri Bedesten’e sığındılar. Oranın da yakılması sonucu Taşhan’a kaçtılar.
            1 Şubat 1920 Pazar : Kış bütün şiddeti ile devam ediyor. Maraş, tarihinin en şiddetli kışını yaşıyor. Bedesten’e kaçan düşman askeri, Taşhan’daki kuvvetlerle birleşti. Mevlevihane Dergâhı, Üdürgücü Camii ve Belediye’yi yaktılar. Şiddetli çarpışmalar sonucu şehrin batı kesimi Türkler’in eline geçti.          
            2 Şubat 1920 Pazartesi : Yörük Selim Bey, Göksun ve çevresinden topladığı 200 kişi ile Sulu Tarla’ya yerleşti. Makinalı tüfekle düşmana saldıran kuvvetler arazinin düz ve örtüsüz oluşu sebebiyle kesin sonuç elde edemiyorlardı. Fransız topcusunun şiddetli ateşi karşısında Millî kuvvetlerimiz çekilmek zorunda kaldı.
            3 Şubat 1920 Salı : Hırlak gavurunun evini yakmak isteyen Mıllış Nuri ve bir kısım çeteler Kümbet kilisesini ateşe verdiler. Kilise baskını sırasında yaralanan Mıllış Nuri, aldığı yara üzerine şehit oldu.
            4 Şubat 1920 Çarşamba : Kırklar Kilisesi Millî Kuvvetler tarafından yakıldı. İçinden çıkan düşmanın bir kısmı ............ Bir kısmı da Arasa hanına kaçtılar. Evliya Efendi ve kuvvetleri
 
Taşhan’a yüklenmişti. Çıkan çatışmalarda Taşhan iyice sıkıştırıldı. Evliya Efendi, Çeçen Şahin ve Hafız Ökkeş şehit edildiler.
            5 Şubat 1920 Perşembe : Evliya Efendi’nin şehit edilmesi üzerine çatışmalar iyice yoğunlaştı. Ermeniler, köylerde harekete geçtiler. Dereköy Kilisesi çeteler tarafından yakıldı. İçindekiler imha edildi.
            6 Şubat 1920 Cuma : Bertiz ve Yenicekale çetelerinin Kışlayı devamlı ateşe tutmaları üzerine Amerikan misyonerleri Fransızlar’la ahalinin arasını bulmak için Heyet-i Temsiliye müracaat ettiler, cevap alamadılar.
            7 Şubat 1920 Cumartesi : Büyük bir düşman kuvvetinin Maraş’a geldiği haberi alınınca şehre sokmamak için bir takım tedbirler alındı. Günlerden beri geceli gündüzlü devam eden ölen ve şehit edilen insan cesetleri, yaralananların her türlü halleri Maraş halkının moralini bozmuştu. Şehir bu halde iken eli silah tutan erkekler ve kadınlar istihkâm ve mazgallarda vazifeye devam ediyorlardı. Maraş’ta Türkler muharebeyi bu ruh haleti içinde yapıyorlardı.      
            8 Şubat 1920 Pazar : Düşman takviye kuvvetleri Aksu Köprüsü civarında karargâh kurdular. Öğleye doğru harekete geçtiler. Üzerlerine Yörük Selim ve Cemil Bey gönderildi. Yörük Selim’in Çerkez süvarileri kaçınca, geri çekilmek zorunda kalındı. Bu durum karşısında düşman kuvvetleri şehre iyice yaklaştılar. Mercimektepe’yi ele geçirdiler. Mercimektepe’de ki toplarla şehri dövmeye başladılar. Açılan ateşler karşısında kaç-kaç devam ediyordu.
            9 Şubat 1920 Pazartesi : Günlerce süren bombalama, şehrin tamamen harap olmasına sebep oldu. Şehir tamamen boşalmış yalnız Hacı Durdu, Çığçığı, Boğazkesen, Bektutiye, Restebaiye, Şeyh ve Çavuşlu mahalleleri düşmanla çevrili olduğu için kaçamıyorlardı. Bu arada çocuklarını köylere yerleştiren Türkler’den bazıları geri döndüler.
            10 Şubat 1920 Salı : Kadir Paşa konağına sığınan bir takım halk mütareke yapılmasını istiyorlardı. Düşmanın rastgele yaptığı bombardımana karşı çeteler isabetli atışlar yaparak düşmanı baskı altında tutuyorlardı.
            11 Şubat 1920 Çarşamba : Mercimektepe tamamen düşmanın eline geçti. Ancak, tepenin alt tarafında   bulunan çeteler, düşmanın şehre girmesine müsaade etmiyorlardı. Şehir baştan başa yanmış ve yanmakta idi. Bir kısım halk, teslim olmaktan başka çarelerinin kalmadığını söylüyorlardı. Mütareke şartlarını görüşmeye giden Doktor Mustafa, sabahleyin hastahaneden çıkarken hain Ermeniler tarafından şehit edildi. Kışın şiddetli bir şekilde geçmesi üzerine Maraş’ta daha fazla kalamayacağını anlayan Albay Norman, hazırlıklarını yaptıktan sonra 11/12 Şubat gecesi (Çarşamba’yı Perşembe’ye bağlayan gece) atlarının ayaklarına keçe bağlayarak Ermeni kızlarının öpücükleri ve Transanta Rahiplerinin bandosu ile karşılandıkları şehirden sessizce İslahiye istikâmetine kaçtılar. Sabaha karşı kışlanın patlamalarla alev alev yandığı görüldü.
 
                                                                                                                                   
 
                                                                                                                        12 Şubat 1986
                                                                                                         Kahramankent (Mahalli Gazete)
                                                                                                                           Sayı 3719
 
                                                                                                                        12 Şubat 2002
                                                                                                                  Pınar (Mahalli Gazete)
                                                                                                                               Sayı:4
 
   
Bugün 1 ziyaretçi (1 klik) kişi burdaydı!
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol